Loading
Opal Bina İnşaat A.Ş.

Dünya iklim değişikliği, nüfus artışı, kaynakların artan ihtiyaçlar karşısında yetersizliği, ekonomik ve sosyal eşitsizlikler gibi sorunlar ile karşı karşıya. Pandemi süreci de dünyaya, doğaya ilişkin bakış açısının yeniden gözden geçirilmesi ve sürdürülebilirliğin öneminin artması konusuna ciddi bir ivme kazandırdı. Bu sorunlara çözüm bulmak sadece ekonomik bir bakış açısı ile mümkün görünmüyor. Öte yanda, insanın refah arayışı ve ekolojik sürdürülebilirlik birbirini tamamlayıcı olabiliyor. Refaha odaklanmak, toplumsal düşünce yarattığı gibi zorluklara karşı birlikte mücadele etme dürtüsü de oluşturuyor. Ne mutlu ki; yaşamın sürdürülebilirliği ve bu sürdürülemez anlayışın değişmesi için uzun yıllardır mücadele eden, topluma liderlik eden sivil toplum örgütü, kurum, şirket ve bireyler var. Yaklaşık 20 yıldır gayrimenkul sektöründe değerleme hizmeti sunan Denge Değerleme’nin konunun uzmanlarının katılımıyla Digital Network Alkaş platformu üzerinden online olarak düzenlediği ‘Kalıcı Refahın Anahtarı Sürdürülebilirlik’ konusu webinarında tüm yönleriyle masaya yatırıldı.

Sürdürülebilirliğin, hayatımızdaki önemli önceliklerden biri konumuna geldiği bir gerçek. Öyle ki,sürdürülebilirliğin stratejik önemi giderek daha fazla anlaşılıyor. Bugün kurumlar tüm yönetim süreçlerinde uçtan uca dijitalizasyon süreçlerini tamamlama yolunda emin adımlarla ilerlerken çalışanları, tedarikçileri, müşterileri ve tüm paydaşları kapsayan bir sürdürülebilirlik anlayışını benimsiyor.

Günümüzde; başarmak, geleceğe taşımak için odaklanmamız gereken anahtar kelimemiz ‘sürdürülebilirlik’. Şu an yaşadığımız hayatı, konforu ne kadar çok sevsek de bu haliyle sürdürmemiz mümkün değil. Üretimden tüketime tüm anlayışımız kökten değişmeli, ama nasıl?Yaklaşık 20 yıldır gayrimenkul sektöründe değerleme hizmeti sunan Denge Değerleme, sürdürülebilirliğin stratejik önemine de dikkat çekmek her gün gelişen, değişen ve evrilen, ‘sürdürülebilirlik’ kavramanı en etkin anlamda özümsemek adına konunun uzmanları ile ‘Kalıcı Refahın Anahtarı Sürdürülebilirlik’ webinarı düzenledi. Etkinlik; iş dünyasının dijital etkinlik ve sektörel içerik platformu bilgi ve paylaşım merkezi Digital Network Alkaş(DNA)’da online olarak gerçekleşti. Aynı zamanda tüm ziyaretçiler için arşiv olarak yerini alan bu önemli etkinliğin moderatörlüğünü deneyimli Ekonomi TV Programcısı Hande Berktan üstlenirken, TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, Reckitt Amerika Pazarlama Direktörü Tarık BayarBrika Sürdürülebilirlik Yönetici Ortağı Gülin YücelDivan Çevre ve Sürdürülebilirlik Yöneticisi Nur Çelik, Doğan Holding Kurumsal İletişim ve Sürdürülebilirlik Başkan Yardımcısı Neslihan Sadıkoğlu ve Denge Değerleme Avrupa Bölge Müdürü Cem Kurt, konuşmacı olarak yer aldı.

Moderatör Hande Berktan, sürdürülebilir yaşam ilkesiyle başta topraklarımız olmak üzere tüm doğal varlıkların korunması için bilim temelli çalışan, TEMA Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç’a ‘sürdürülebilirlik ve toprak ilişkisini’ sordu.

Sürdürülebilirliğin Başlangıcı Toprağı Korumaktan Geçiyor

30 yıla dayanan köklü bir sivil toplum kuruluşu olarak Türkiye’de toprağın önemine ve özellikle de erozyonla mücadele konusunda gece gündüz demeden çalıştıklarının altını çizerek sözlerine başlayan Deniz Ataç; TEMA Vakfı’nınvaroluş nedeni yaşama yani toprağa sahip çıkmak ve onu korumak olduğuna vurgu yaparak toprağın varlığının sağlıklı şekilde korunmasının sürdürülebilirlik kavramıyla doğrudan bağlantısı olduğunu söyledi. Ataç sözlerini şöyle devam ettirdi: “Toprak hepimizin yuvası, gıdamızın %95’inin doğrudan ya da dolaylı kaynağı, habitatlarımızın dayanıklılık kaynağıdır. Toprağımız varsa ormanımız, tarımımız, meralarımız ve hayvancılığımız var. Toprağın 1 santimetresinin oluşması için 500 yıl gerekirken her yıl 642 milyon ton toprağımız erozyona uğruyor. Modernleşme ile birlikte insanoğlu şimdiye kadar ABD kadar bir toprağı yok etti ve maalesef bu devam ediyor. Unutulan ana konu toprağın sadece çiftçiyi değil toplumu, toplumları dahası insanoğlunun geleceğini etkilemesi. Yaşama ve dolayısıyla toprağa sahip çıkmak sürdürülebilir bir dünya geleceği için ana odak noktası olmalı. Dünya nüfusu giderek artıyor ama buna rağmen hem topraklarımız azalıyor hem de toprakların verimsizliği artıyor. Dünya böyle giderse 2050 yılında tarımsal üretiminin yüzde 50’sini kaybetme riski ile karşı karşıya. Bu da açlık, kıtlık, yoksulluk ve daha kötü bir dünya demek. Özetle toprağı korumazsak dünyada sürdürülebilirlikten bahsetmek imkansız olacak. Oysa toprak kendisine yatırım yapıldığı zaman hızlı geri dönüşleri olan bir değerdir. Erozyonun panzehri yeşil örtüdür, ağaçlandırmaktır.”

Bize mesaj gönderin

Send us a message